29 Aralık 2012 Cumartesi

Erkekler Ne İster, Nasıl Kadınlardan Hoşlanır? Erkekleri Tanıyalım!

          Pek çok kadının merak ettiği ortak bir düşüncedir erkekleri çözebilme. Ben de onlardan biriydim ve gerek kendi başıma gelmiş olaylardan, gerekse çevremde yaşanmışlardan taban oluşturarak erkek psikolojisini anlama adına yaptığım uzun soluklu çalışmanın sonucunu sizlere aktarmak istiyorum. :)




              Bir insanın yapısını çözebilmenin en basit örneğiyle başlayalım. Nedir o? Tabi ki doğaya bakmak. Tüm canlılar evrenin genel yapısıyla uyumlu varlıklardır. En kolay adımla hayvanlara bakalım. Çiftleşme zamanı dişiler kaçar, erkekler kovalar. Gerektiğinde aynı türün iki erkeğini hiç çekinmeden dişiyi elde edebilmek için birbiriyle öldüresiye dövüşürken görebilirsiniz. Güçlü olan galip çıkar ve dişi ondan etkilenir ve ona teslim olur. İlk çağdaki insanlara baktığımızda da canını tehlikeye atıp vahşi hayvanları avlayan, dişisine getiren, böylelikle ona gücünü gösteren de yine erkeklerdir. Güçlü, cesur ve kendisini koruyup kollayan erkeklerden kolayca etkilenenler de tabi ki dişilerdir.

               Günümüzde konumlar, yaşam şartları, teknoloji eşliğinde pek çok değişim olmuş olsa da herkesin bilinç altında ve iç güdülerinde bu temel dayanaklar yatar.
Daha bu kadar bilgiyle çıkarılabilecek en iyi sonuç; kuşkusuz, içgüdülerinde de yattığı gibi erkeğin avlanma isteğidir. Kolay ve basit yoldan elde edilmiş hiç bir dişi onun hayatında uzun soluklu bir heyecan yaşatamaz. Bu da onun içinde tekrar avlanma isteği yaratır. Pek çok bayanın şimdiden seslerini duyar gibi oldum. ''Zaten zor buldum. Zaten kolay aşık olamıyorum. Ben naza çekince sıkılır kaçarsa...vs'' Bırakın kaçsın gitsin! Zaten daha aşkın ilk taze heyecanında bile sizin için, içinde bir mücadele isteği barındırmıyorsa, hiçbir zaman tam anlamıyla sizin olmaya niyeti yok demektir. Bu tabi ki aylarca, yıllarca süründürüp, pes etmiyorsa gerçekten aşıktır sonucunu elde edebilirsiniz anlamını taşımıyor. Sadece hiçbir konuda acele etmemeniz gerektiğini söylemeye çalışıyorum. ''Aşk itirafı, çıkma teklifi'' gibi konularda ilk adımları ondan beklemelisiniz ki, cesaretiyle olsun, kendine güveniyle olsun sizi etkileyebilmiş olmanın mücadelesini yaşayıp içindeki avlanma güdülerini köreltebilsin. Unutmayın, kolay elde edilenden, kolay vazgeçilir lafı oldukça doğrudur.
Tekrar söylüyorum, bırakın her şey yavaşça gelişsin. Böyle olduğu vakit, yavaş adımlarla keşfedilen, gizemli kalan, merak uyandıran bir kadın, erkeğin gözünde daha da büyür ve zaman içinde heyecanların tükenip evliliğe varmadan son bulan ilişkilerin aksine, daha kalıcı ve vazgeçilmez olur. Bu kadar çaba, bu kadar emek söz konusuyken vazgeçmek öyle kolay mı? İlk günlerde size yanaştıysa fiziğinizden zaten etkilenmiş demektir. Bu anlattıklarım da, kişiliğinizle onun kalbini tam 12 den bir kez daha vurma fırsatının tüyolarıdır.
Pek çok kadının yaptığı en büyük hataların en başında; daha cicim günlerinde ''Sen benim her şeyim oldun, ben sensin yaşayamam, sen öyle, sen şöyle ..., aldatsan da bırakmam...vs ''ler gelir. Hatta daha da abartanlar mevcut. Bu durum erkeğe ben neymişim hissi kazandırır. Ben ne yaparsam yapayım bu zaten çantada keklik imajı verir. Kendinizi hiçbir zaman güçsüz göstermeyin! Unutmayın, gerçekten hiç kimse vazgeçilmez değildir. En büyük mutluluk insanın iç huzurudur. ''Kiminle, nerede'' diye içinizi kemiren bir ilişki hiç olmasın daha iyi. Aksi halde sizin her kabullenişiniz erkeğe daha da cesaret verir. Tabi bu sadece aldatma için geçerli bir madde değil. Daha ziyade genç yaşlarda ki bayanlarda rastlanan bir durum daha var; ''Beni öyle seviyor, bana öyle aşık ki, bu yüzden öyle kıskanıyor ki, gözümün üstüne yumruk attı.........!!!''  O yumruk gerçekten sevilene değil, gerçekte daha fazla karşısında görmek istemediği bir göze atılır. Ama terk etmez de! Niye etsin ki!? Kız ona deli divane aşık olduğunu, ne olursa olsun ondan vazgeçemeyeceğini çoktan söylemiştir bile. Eh elinin altında dursun o zaman sırnaşık, yapışkan şey. Yesin dayağını otursun. O, halinden memnun oturmaya devam ediyorsa, adama ne? Kavgacı, savaşçı ruhunun erkeklerin iç güdülerinde yattığını söylemiştim. Fakat bu duyularını dişisini etkilemek ya da ona yiyecek sağlamak için gösteriş adına kullandığını da belirtmiştim.                      Yani, gerçek bir erkekte olması gereken, dişiyi kollamak adına düşünmeden dövüşebilmesi, fakat dişisinin yanındayken masum bir kedi gibi olmasıdır. Onun yanında uysallaşmasıdır. Dişinin yanında aslan kesilip, diğer erkeklerin yanında pısan bir adamdan derhal kaçılmalıdır. Zira onun daha kendine güveni yokken, size ya da aşka mı olsun? Tek bildiği güçsüz dişiye güç gösterisi yapmaktır. Kaçın kaçın!!! Ha ''Ben maço severim ama'' diyenleriniz varsa, maço da zaten birinci kalıba girer, dişiyi dövmenin maçolukla da ilgisi yoktur. Maço dediğin biri de kadını korur, kollar, dışarıda aslan kesilir. Tek fark, fazla dır dır çekmemesi, kadını kendinin yönetmek istemesidir; yumruğu geçirmesi değil, karıştırmayın lütfen. Bir erkek gerçekten aşıksa, o kadın onun en değerli varlığı olur, herhangi bir sebepten incinmesinden en çok o korkar.

               Veeee sevgilimle birbirimizi çok seviyoruz, çok aşığız da o evlenmek istemiyor diyenlere gelince... Belli bir yaşın üzerine gelmiş ya da buna işini gücünü oturtmuş, piyasaya çıkmış erkekler diyelim, hepsi evlenip yuva kurmak ister. İstemiyorsa aradığı kişi siz değilsinizdir ve kendinizi kandırıyorsunuzdur hepsi o kadar. ''Seni çok seviyorum, sensiz bir hayat düşünemiyorum, ama AMA AMA ama, gerek özgürlüğümün kısıtlanması, gerek hazır hissetmemem olsun, ben evilik düşünmü...!! Kaçın kızlar kaçın! Bu adam zaten hiç sizin olmamıştır. Evlenince zaten evi çekip çeviren, sırtına ekstra yük binen kadınlar değil mi? Bırak kadın kendini hazır hissetmesin bir adamın dağınıklıklarını toplamaya... Özgürlüğünde kısıtlanan ne oluyor bu durumda? Sizin ruhunuzun duymadığı diğer kadınlar olmasın sakın?! Sizinle beraber yaşarsa diğer kadınlarla buluşması zorlaşır tabiii, bu muymuş acaba özgürlüğünden kastı tekrar bir düşünmek lazım. Bir erkeğin hayatında her şey yola girer. Taki hayatının kadınını bulana kadar. Onu buluncaya dek avlanma arayışları sürer gider. Tekrar dediğim gibi, hayatının kadını siz değilmişsiniz, o kadar basit. Kabullenmesi zor biliyorum. Ama piyasa erkek dolu. Kimse vazgeçilmez olmamalı! O yokken hayatınızda, siz hiç aşık olmamış mıydınız? Yine olacaksınız. Hem de size gerçekten aşık birine. Hayatınızın aşkını bulunca ve gerçek aşkı yaşayınca... ''Oh ne iyi yapmışım, beni parmağında istediği gibi döndürmeye çalışan şu adama'' diyeceksiniz içinizden, o an yanınızda duran gerçek aşkınızı öperken.

                   Erkeğin aklındaki hayatının kadınına gelince; o kadın,  bakımlı, güzel, zeki, başarılı, anlayışlı, sempatik olmalıdır. Aptalı oynayan ya da gerçekten aptal olan, laf kalabalığı yapan, ortada bir şey yokken ya varsa deyip erkeğe saldıran, kıskançlık krizlerine giren ve onu boğan kadınlardan olmaz. Bu yüzden kendinizi tutmayı bilmeniz çok önemlidir. Bir şüpheniz varsa, ona hiç hissettirmeden gizli ve zekice araştırmalar yapıp, haklı olduğunuzu anladığınız takdirde, somut delillerle karşısına çıkmanız en mantıklısıdır. O saatten sonra da pek kurtuluşu olduğunu sanmıyorum.

                Demek istediğim erkeğin hayatına giren kadınlar ikiye ayrılır: 1-Hayatının Kadını, 2-Kolay kadınlar
Kendinize bakıyorsunuz ki siz ''hayatının kadını'' olmaya gerçekten de aday birisiniz. Hepsi sizde mevcut. Ama o, mesela iş yerindeki dolaşık saçlı, beceriksiz, bütün adamlara yüz veren kadına yanaşıyor. Buna da elektrik meselesi deniyor ki belki  fiziksel olarak, belki de başka bir sebepten dolayı sizden hoşlanmamıştır, size o gözle bakmamıştır yani ve bu yüzden de tanımaya çaba sarf etmiyordur. Ama o avlanmalıdır! Henüz hayatının kadınıyla karşılaşmamış madem, diğer kadınlarla ilgilenmeli o zaman. Boş mu duracak adam yani, çevresi falan ne der. Aman gay, mey dedikodusu çıkar maazallah. O bulsun da takılacak bir kadın, gerisi mühim değil. Böyle ruh halindeyken kolay gördükleri kadınlara meyillenirler. Çünkü, onun gözünde, o kadın zaten her şeyi göze almıştır, hak ediyordur bir  yerde yani, bir süre takılsınlar, hevesleri geçince ayrılırlar. İki tarafta üzülmez işin sonunda. Ama maalesef kadınlar açısından fark edilen bir durum olmuyor bu çoğu zaman. Hangi kategoriye girdiklerini idrak edemiyorlar hal ve hareketlerine bakıp. Sonuç:'' Aaa!! Çok aşıktık, evlenirim ben bu adamla diyordum, bir anda terk etti, şoke oldum.!!''

                     Konumuz erkeklerdi ama, iş, miş yaşamı derken roller karıştı ve değişen zaman, avlanan bayanları da çıkardı piyasaya. Yukarıdaki yazım evliliğe doğru giden ve ciddi bir ilişki yaşamak isteyen bayanlar adına yazılmıştır. Evliliğe giden yoldan önce, çevredeki değişik insan tiplerini görmek herkesin hakkıdır. Bu sayede tek bir insana yoğunlaşılmaz. Gerçekte nasıl biri istediğinizi anlamaya bir fırsat sunar farklı kişiler tanımak. Her zaman takdir etmişimdir, hayatında gözü sadece tek bir adam görmemiş olan bayanları. Böylelikle sizi nelerin mutlu edip, nelerin etmediğini daha iyi kavrarsınız. Biraz aşağı, biraz yukarı, ortalama otuzlu yaşlardayken de evliliğe hazır olduğunuzu görürsünüz ve aslında siz de ava çıkarsınız. Hiç çaktırmadan, sinsice...:) İşte kadın-erkek arasındaki temel farkta budur!!!!

                  Ve değinmeden geçemeyeceğim son konu da, hiçbir zaman bakımı elden bırakmamanız. Şu da bir gerçek ki, ilişkide bir süre geçince, ''amaaann o beni her halimle sever zaten'' demek ve bakımsızlaşıp, şişkolaşmak. Tabiki de sizi her halinizle sevmeli ama abartmayın lütfen. Erkekler her ne kadar kıskançlık yapsa da, bazen mini eteğe ona buna köpürse de, başkaları tarafından beğenilen bir kadına sahip oldukları için içten içe kendileriyle gurur duyarlar. Onun gurur kaynağı olun! ''Ahmet'in sevgilisi de cafeye yağlı saçla gelmiş!'' dedirtmeyin. Yazıktır...


NOT: Bu yazı, normal psikolojiye sahip insanlar için yapılmış olan bir genellemedir...


                                                                                                                            Matmazel X





Aşk hayatınızda mutluluklar...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder